Vaktiyle 99 kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zat yeryüzünün en büyük aliminin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir rahibi gösterdiler. Bu adam rahibe giderek dedi ki; Ben 99 adam öldürdüm. Şimdi ben dedi; Tövbe etsem kabul olur mu?Sen 99 kişiyi öldürmüşsün zaten dedi Rahip. Hal böyleyken bu iş nasıl olacak? dedi. Kabu
Bir Çingene Ali vardı. Umutsuz bir biçimde padişahın kızı Selma’ya aşık olmuştu. Öyle ya aşık olduğu padişahın kızı, kendisi de bir çingene Ali, çalgıcı Ali… Olacak şey miydi? Ama aşık olmuştu bir kere çalgıcı Ali. Aklı fikri padişahın kızı Selma’da idi. Kafasını bir oraya vuruyor, olmuyor. B
Kuran okuyan biri mülk süresinin son ayetini okuyordu. Yani suyu kaynağından keser, yerin derinliklerinde gizler, kup kuru bir hale getirirse, Allah-u Teala’dan başka kim getirebilir ayetini.Aşağılık ve hor bir felsefeci okulun yanından geçerken bu ayeti duydu, hoşuna gitmedi. Dedi ki:-Suyu kürükle biz çıkarırız, b
Bugün Kur’an’ı öğrenmeme vesile olan dedemi, hocamın duasıyla uğurladığımız ve yıllar evvel hepimizin kaderlerinin denk düştüğü en güzel yerdeydim. Dedemi kaybetmenin verdiği acıyla, hüznün en ağırının kalbime değmesine karşın yol aradığım yerdeydim. İnsan sevdiği birini kaybedince ne söyler, ne düşer ki kal
Dudak uçuklatacak kadar masum bir gencin hikayesiydi bu. Küçücük bir nefret kıvılcımının canlar yakan bir intikam ateşine dönüşeceğini bilmiyordu yolun başındayken. Ama o, attığı her adımda ruhunu biraz daha kaybetti. Ve tek sebebi sorumsuz bir aileden ibaretti, yıkılmış hayallerin enkazında kalmış bu bedenin…Gece
Silah sesleri yüzünden kulaklarının uğultusu bir türlü dinmiyordu. Daha sessiz bir yerlere kaçmak istemesine rağmen durmadı ve patlama sesleri arasından koşmaya devam etti, çünkü onun özel bir görevi vardı. Az ileride tüm haftasını peşinde koşturduğu kediyi gördü, üstelikte oldukça yakınına gelmişti fakat şimdi olm
Servis otobüsüyle iş bitimi eve dönüş her zaman işe gelişlerden daha neşeli olurdu. Herkes, biraz sonra evde olmanın ve dinlenmenin hayalini kurardı. Az öncesine kadar dev makinelerin başında sırtlarından ter akıta, akıta çalıştıklarını, yorgunluktan bitkin düşüp neredeyse düşüp bayılacaklarını ve de müdür yalaka
Cıs , cıs , cıs… Sesidir çocukluğumun, bir garip müziğidir aslında. Sobanın üzerinde kurumaya asılmış giysilerden damlayan su taneciklerinin sesi. Her düşüşünde yangın topuna dönmüş sobaya, öyle acıyla cıss eder ki başkalarına ninni gibi gelen ses beni üzer.Dalıp giderim. Yastığımla yorganım arasında. Kış