Dondurucu soğukta bir an ilkin evime varabilmek için hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm.. Derhal aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acil acil açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat bölgeleri yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu…Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıc
Yaz mevsiminin ilk aylarıydı. Okullar tatile girmişti. Üçüncü sınıfı bitirmiştim. Bir kursa yazdırayım diyordu babam. Birazcık dinlen demişti. Okul yorgunluğunu üstünden at. O gün arkadaşlarla bilye oynuyorduk. Hava bulutlanmaya başlamıştı fakat bizim oyunun en heyecanlı yerinde yağmur başladı. Biz oyuna dev
Ankara da isim uzamıştı. İstanbul’a dönüş için aldığım biletimi değiştirmem gerekiyordu. Öğle arasında Sıhhiye’deki otobüs yazıhanesine gidip biletimi erteletmek için acele ediyordum. Kalabalıkta koşarken çarpıştık o yaşlı adamla. Sendeledi, elindeki büyük sepette bulunan tahta kasık, masalar yola saçıldı. San
Nereden başlasam bilmiyorum ki… Benim de imtihanım dünyada kolumun kanadımın kırılmasıymış. Kendimi bildim bileli anacığımın elinden tutup mezarlığa giderdim. Ağabeylerim, ablalarım toprağın altında yatarmış meğer. Kimini hayal meyal hatırlar kiminin ise sadece ismini duyardım babamdan. Dile kolay altı evladını topra
Aralıksız çalan kapının zili, Mübeccel hanımı eski ahşap merdivenlerden hızla aşağı indirmek için zorluyordu. Fakat yaşlanmıştı artık… Dizlerinin ağrısı artmış, ona ağır hareket etmesini söylüyor gibiydi.— Geldim, geldim…— Kim o!— Benim anneciğim, kızın Neriman.— Neriman!Mübeccel Hanım 2 yı
Buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktiler ülkeme. İçine ömürlerinin son demlerinde olan anneleri, babaları doldurdular. Adına huzur evi dediler. Oysa huzur hiç uğramadı oraya. Eskiden yaşlılarımızı kapatmazdık başka yerlere. Onların yüzü suyu hürmetine belalar def oluyor der, onları nimet bilirdik. Boyunlarını bükük
İçeri girer girmez neşeyle bağırdı:– Hey! Anne! Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?– !!!– Sana diyorum anne!– Aaa! Görmüyor musun kızım? Telefonla konuşuyorum.Bir aile de olsa herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.Her şey, ama her şey ne hikmetse
Bir gün adamın biri Hz. Musa (a.s.)’ya geldi: “Ya Musa ne olur dua et de ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime hisseler çıkartarak daha iyi bir insan olayım.” dedi. Hz. Musa (a.s.): “Yürü işine git, kaldıramayacağın bir yükün altına girmeye çalışma, bu halin senin için daha hayırlıdır.” dedi.Fakat a